Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde taktik olarak linçleri devreye sokmak mı yoksa gerçekten nefret etmek mi

fft81_mf2262649

İbrahim yaylalı

Recep Tayyip Erdoğan klasiği haline gelmiş bir taktik ile karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanı seçimleri mitingleri başladı.Erdoğan kendi klasiği ile rakiplerini sindirme yöntemi olarak nefret dilini hiç çekinmeden kullanmaya başladı.Tekirdağ’da bu anlamında yaptığı konuşmada ‘Kongrelerinde Türk bayrağını asmayı kendileri için zillet kabul eden bu parti aslında bu ülkenin demokratik parlamenter sistemi içinde dahi yer alamaz, almamalı” dedi.Ardından konuşmasının ilk meyvesini Rize’de aldı.

Polis saldırganları Rize ve Samsun ve İzmir de seyretti..

Cumhurbaşkanı seçimleri için desteklediği Selahattin Demirtaş için Rize memişağa parkında stand açan Nurettin Durmuş stant açtığı memişağa parkında üç faşist tarafından önce öldürülmekle tehtid edilip,daha sonra polis gözetiminde Nurettin Durmuş’un açtığı stant dağıtılıp Durmuş darp edildi.Samsun’da da benzeri görüntüler yaşandı.Cumhurbaşkanı seçimleri için Demirtaş bildirileri dağıtan HDP’li aktivistlere bir gurup faşist saldırdı.Bununla da yetinmeyen saldırganlar HDP’li aktivistleri linç etmek istedi.Bu saldırılara öğleden sonra da İzmir izledi.

Hükümetin polisi ve kaymakamı tören eşliğinde HDP tabelalarını indirmişlerdi.

Bundan önceki yerel seçim sürecini herkes hatırlar,benzeri çıkışları Recep Tayyip Erdoğan yapmış ve ardından bir çok yerde linç girişimleri başlamış,hükümetin polisi ve kaymakamı eşliğinde HDP tabelaları bir çok yerinde indirilmiş ve HDP’nin probaganda çalışması yapması bir çok bölgede engellenmiştir.

Recep Tayyip Erdoğan’ı korkutan şey nedir?

Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’ı korkutan şey nedir? .Sağır sultan bile geçmişten bü güne devletin imkanlarını kullanma adına Recep Tayyip Erdoğan’ı duymuştur.Bu kadar eşitsiz bir yarışma da bu paniklemeyi anlayabilmiş değilim.Geçenlerde CNN televizyonunda şirin Pariz’in sunduğu bir programda Selahattin Demirtaş bu eşitsizliğe güzel bir örnek verdi.Devlet kanalları olan TRT ve türevlerinde Cumhurbaşkan adaylarına ayrılan zamanı verdi.Bu zamanlar karşılaştırıldığında nerede ise HDP adayı olan sayın Demirtaş’tan TRT ve türevleri kanallar nerede ise hiç bahsetmiyordu.Cumhurbaşkan adayları yürütecekleri kampanyalar için hesaplar oluşturdu.Bu yazıyı hazırladığım an itibarı ile bu hesaplarda da tutarlara bakıldığında Demirtaş için 362 bin civarında, İhsanoğlu için 2 milyon’un üzerinde para yattı.Erdoğan’a ise ne kadar pra yatırıldığı açıklanmamışdı.Fakat yerel kaynaklara göre Erdoğan’a para toplama işine valilerde dahil olmuş ve patronlardan tehtitler ile bağış yapmaları isteniyormuş,bu bile ne kadar eşitsiz bir yarış olduğunu ortaya koyan veriler ve davranışlardır.Recep Tayyip Erdoğan devlet gücünü taammen kendi çıkarı için sevk etmiş durumdadır.

Yılların tekleştirme projeleri en büyük dez avantaj

Bu cumhuriyet kurulduğundan beri tekleştirme projesi sonucunda bir kesim ötekileştirilirken,diğer kesim ise devletin kendisini sürekli meşrulaştırması için gerekli kesim oluyor ki ırkçı-şoven ve mezhepçi kesim,türk sözcüğünün dışındakine düşman diye yaklaşıyor.Bu dezavantaj nerede ise diğer tüm olumsuzluklara eşit bir durum.gerekli mesajlar verildiği an bir anda linç girişimleri başlıyor ve o bölge seçim çalışmalarına o kesimler için kapatılıyor.

Elbette tüm bu saldırıları halklara gerçekleştiriken toplumda tepki birikimine de yol açıyor ve bu bazen işte gezi direnişi gibi ortaya çıkabiliyor,ya da lice ve karadeniz’de heslere karşı mücadele de olduğu gibi bir kırılma gibi ortaya çıkabiliyor fakat asla Recep Tayyip Erdoğan’ı rahatsız edecek düzeyde değildir.Uzun yıllar halklara karşı saldırı ortağına karşı iktidar yarışına girmiş ve uluslararaı güçlerin yardımı ile bu ortağından kurtulmayı bilmiş, hatta klasikleşmiş mazlum rolu ile yine sözde sivil iktidara karşı darbe girişimini önlemiştir.

Bütün verilerin toplamında Bu linç gösterilerine gerek kalmadan da bu süreci kotarabileceğini ve cumhurbaşkanlık koltuğuna oturacağını kendisi iyi biliyor.Başlıktaki soruya dönecek olursak Recep Tayyip Erdoğan neden linç gösterilerine ihtiyaç duyuyor.Ya da gerçekten iktidarı alması nerede ise garanti iken bu linçlerin önünü açarak kaymakamları, valileri ve polisi ile bu durumları seyrediyor ise o zaman bunu bir tek cavabı kalıyor.

Wikipedia’nın Oxfort üniversitesinin sözlüğünden alıntıladığı gibi ‘bir kişiye veya gruba karşı ırk, dil, din, cinsiyet ve cinsel yönelim gibi önyargı doğurabilecek nedenlerden ötürü işlenen, genellikle şiddet içeren suçlar.[1] nefret suçunu oluşturur.Recep Tayyip Erdoğan’ın geleneği olan milli görüş hareketi bu anlamı ile nefret suçunu işleyecek insanları paradigmalarının temeline oturtmuşlardır.Recep Tayip erdoğan hükümet olduğu üç dönemde de bol bol sürekliliği olan nefret suçunu bilerek isteyerek işlemiştir,bazı iyimser yorumcular sadece bunu taktiksel olarak ele almışlar vemakvelist bir tavır olarak değerlendirmişler yani iktidarı alıncaya kadar her şeyi meşru gördüklerini ifade etmişlerse de bu durum hiç te öyle olmadığı artık tam olarak ortaya çıkmıştır.

Recep Tayyip Erdoğan Nefret suçlusudur ve TCK 216 maddeden yargılanmalıdır

Artık kimse kendini kandırmasın Recep Tayyip Erdoğan ve bu güne kadar ise resmi ideolojinin belirlediği sınırların dışında yer alan herkesden nefret ediyor ve herkesi kendisi gibi düşünmeye her fırsatta sevk ediyor.Bu yüzden (2) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’ diyen tck 216 ya göre yargılanması gerekmektedir.Bir de bu suçu bir kere değil süreklilik arzedecek şekilde gerçekleştirmeye devam etmektedir.

Recep Tayyip Erdoğan savaş suçlusudur ve asla Cumhurbaşkanı olmamalı

Recep Tayyip Erdoğan için dahası da var. Roboski,KCK adı altında tutuklamalar,Reyhanlı ve Lice de savaş suçunun niteliğini taşlıyacak katliamların siyasi sorumlusudur. Roboski katliamı sonrası tüm yargı sürecini yakından takip eden barış aktivisti olarak mahkemelerin roboski katliam dosyasını katilleri aklayacak şekilde direkt talimatlarla Recep Tayyip Erdoğan’ın nasıl hareket ettiğini açıkça gördüm.Tüm kamuoyu bu durma sahittir. Bazı hakimler bile bu durum karşısında tepkilerini koymalarına rağmen adım adım hükümet,ordu ve diğer suçlular aklanmıştır.Recep Tayyip Erdoğanın hükümet olduğu üç dönem uygulamalarına bakıldığında 1948’de Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde (SSECS) hukuksal bir tanımı olan sözleşmenin 2. maddesi olan “ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi.” şeklinde tanımlar.[3] şeklindeki soykırım suçunun niteliğini açıkca taşımaktadır. Böylesi bir kişinin bu kadar heterojen olan bir toplumu yönetecek devletin başkanı olması daha vahim şeylere yol açacak kamplaşmanın ve katliamların derinleşmesi sürecini hızlandıracaktır.

………………….

1)Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press, 2003, hate crime maddesi
2) TCK 216 maddesi birinci fıkrası
3)^ Office of the High Commissioner for Human Rights. Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide

Yorum bırakın