ibrahim yaylalı (YAZIyorum)

TÜRKİYEDE FAŞİZMİN PRATİKTE İKİ GÖRÜNTÜSÜ

ibrahim yaylalı

Faşizmin pratikte iki görüntüsü:Kadınlar ve Kürtler

1)Cins sorunu olarak kadın,faşizm için hem sorun hem de kendi devamlılığı için bir gerekliliktir

Sosyal yaşamda faşizm kadına edilgen bir rol biçer.Mümkünse evde kalmalı ve istenilen şeyleri ses çıkarmadan yapmalıdır.Mesala bir sürü çocuk dünyaya getirilmesi istenir,daha sonra bir çoğunu asker yetiştirilmesi istenir,savaşlarda çocuğunu öldürmesi için askere gönderilmesi istenir,çocuğu öldürülerek elibden alınır savaşlarla vakur durması istenir,varsa bir daha gönderirim demesi ise en verim aldıkları kadın protipleridir

Eşi evde istediği gibi taciz eder,eşi istediği gibi döver, son çare olarak karakollara gider, nasihatlarla eve gönderilir

Eşinden hukuk önünde boşanır,fakat gerçek hayatta ölünceye kadar erkekden boşanamaz,erkeği terslerde yanına yaklaştırmazsa mahkemelere,karakollara bildirmesine rağmen,sokak ortasında infazdan kurtulamaz.

Düşünün bir kız çocuğu 13 yaşında olsun ve 26 kişi tarafından tecavüze uğrasın mahkemelerden tecavüze gönüllü(1) olduğu sonucu çıksın…

Faşizm hem yasalarda hem davranış kalıplarında kadının sınırını ataerkil toplumu yaşatmak üzerine kurgular ve hayata geçirir.Kadına ilişkin örnekler o kadar çoğaltılabilir ki fakat biz bir kaç örnekle yazının sınırı yüzünden yetinmek durumunda kalacağız

Faşizm Mahkemeleri,kadını tecavüze uğrar görmez,birisini sever o yüzden öldürülür,öldürenlere ne iyi yaptınız der gibi indirim verirler,öldürüleceğim der eşim/kocam beni tehtit ediyor der,evine ölüme geri gönderilir,bir çok kez de öldürülür kadın bu şekilde,

Kadının tuttuğu yer belli olduğu için toplumdan fazla ses gelmez ,ve bu durumu kabullenir,hatta oradan beslendiği için davranış kalıbı olarak ileride bunun bir çok örneğini kendiside uygular.Bir bütün olarak toplumda kadın ikincil sıradadır.Her türlü aşağılanmaya denk gelecek uygulamaları da kabullenmelidir.Bu sapma bir davranıştan çok,bir egemenliği sürdürmek için genel bir uygulamadır

2)Emrah Gezer bir çoğumuzun unutmayıp da yaptığı gibi doğum gününü kutlamak için arkadaşlarıyla br bara gider,buraya kadar ne olacak ki her şey normal bende doğum kutlaması için bara giderim diyebilirsiniz,tabii her şey bu kadar güzel bitseydi.Eğlence başlar ve Emrah kürttür ve doğum günü olduğu için Kürtçe Bir parça söyler ister,ve bir özel hareket bir polis tarafından vurularak öldürülür…

Yukarıdakiyle sonuçlansa ve kalsa her şey burası türkiye,biz sinirlendiğimiz zaman buraya kadar götürecek sonuçları normalde yaşarız.Kadına karşı tavrını gözlemlediğimiz,kolluk kuvvetleri,ya da mahkemeler,aynı tavrı kürt halkına karşı da gösteriyor,Ankara 9. Agır ceza mahkemesi ödül gibi bir karar verir emrahı vuran polise…

Kadının kendi yerini sorgulamasını önlemek,bulunduğu yerde kalmasını sağlamak için nasıl davranış kodları hazırlanıyorsa(siyaset-mahkeme-kolluk kuvveti)benzeri bir teslimiyet için türk olmayan tüm halklara benzer uygulamalara hiç kimse bu coğrafyada yabancı değildir.

Saldırıları özendirici davranış kalıpları ilk önce en çok örnek alınan siyasetle
(TBMM )başlar mahkemeler,kollukkuvvetleri,insanlarımız,sokaklar,mahalleler bu kodlamaları uygular. Emrah Gezer böyle hunharca katledip katilleri ödüllendirip bir daha bunu yapabilirsiniz denilecek bir çok uygulamanın yanında,bir daha böyle bir şey yaşanmayacağını düşünmek bönlük olurdu(mahelle baskınları,sanatçılara saldırılar hep bu davranış ve kodlamalara dahil) ve öylede oldu İzmir aliağa(2)da Gazi Akbayır aynı nedenlerle katledildi.

Bu faşizmin iki görüngesi ile bir an önce hesaplaşılması gerekmektedir,Yoksa bu uygulamalar kendiliğinden rastlantısal gelişen bir durum değil,tamamen algılarımızın seçiçiliği ile işlenen cinayetlerdir. Ve devamı gelecek olan cinayet ve davranış şekillenmeleridir.Bu tür davranışları önleyebilmek,bu tür davranışları yayan uygulatmak için kodlamaları hazırlayan gerici merkeze karşı duruşu büyütmekten geçer ki halkların birliktelik ruhuna en büyük saldırılardan biri olan şeylede mücadele etmiş olacağız

Bu uygulamaların üç ana damar unsurla bağlantısı olduğu için faşizm tarafından elzem öneme sahiptir. birincisi cinsiyetci tutumunun devamlılığı için,ikincisi halkların yanyana gelmemesi için ve üçüncüsü ise işçi sınıfı mücadelesini baltlamak için hayati öneme sahiptir

Bizim içinde bu üç unsurla mücadele etmek geleceğimizi kazanmak için ve bu cinayetleri önlemek için büyük öneme sahiptir.Bu mücadeleyi kazanmak geleceğimizide kazanmak anlamına gelir,kaybetmekse geleceğimizide kaybetmek anlamına geliyor

*******
1)”Türkiye’de rıza tartışması, bir süre önce Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin kamuoyunda “utanç davası” olarak bilinen, Mardin’de 13 yaşında 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. ile ilgili davada gündeme gelmişti. Yargıtay, yerel mahkemenin kararı doğrultusunda N.Ç.’nin 26 kişiyle “rızasıyla birlikte olduğu” yorumunu yapmıştı.” (http://gundem.milliyet.com.tr/bir-daha-n-c-karari-cikmayacak/gundem/gundemdetay/14.11.2011/1462513/default.htm)
2)http://www.imc-tv.com/haber_detay.php?id=1326%2F#axzz1gzVG5vHF

*******

YENİ YIL- GERİLLA VE TC’DE KARŞILAŞTIRMALI TUTSAKLIK

ibrahim yaylalı*

Önümüzdeki yıla girişi ve geçmiş değerlendirmesini inan suver’a açık mektup olarak yapmak istiyordum.Bu sene nadir olumlu olan şeylerden biri oldu ve İnannın serbest bırakılmasına (inan)amadık.İnanı sistem parantez içerisine almam gibi,söyledikleri ve yaptıklarına tahammül edemeyerek içeriye almıştı.Bir takım gelişmeler ve yeni yasal yükümlülük altına girmemek için İnanı serbest bırakmak durumunda kaldılar.İnan için görevi savdığım için hem geçmişe ilişkin bir kaç not düşmek için hem günümüzle karşılaştırmasını yapmak için sistem ve gerillada tutsaklığı ela alacagım.

Yapacağım şey çok insani ve nesnel olguğu halde bunu başka türlü bir zorlama içerisine çekmeye çalışacaklarınıda biliyorum.Geçtiğimiz ve bu sene **insan hakları anlamında saldırıların en azıya alındığı dönemdir. KCK tutuklamalarıdır, Karadenizde bilinmeyen örgüt tutuklamalarıdır,almış basını gidiyorken,bu yazı içinde bir şeyleri zorlarlarmı diye düşünüyorum, varsın olsun artık,çünkü bir kere bu yazıyı yazmaya koyuldum.Derenin ortasına gelmişim burda at değiştiremem ya artık kısmetimize ne düşerse…

Tutsaklığın en zor yanı haberleşme-iletişimdir,sistemlerde en çok buradan kesip kırpmalar yaparak tecrit uygulamaya koyar. Birde tüm işleyişinizi ve ehlileştirmeleri kaba anlamda uyguluyorsanız,yani hapishaneler yolu ile sopayı sürekli topluma çok sık gösteren bir yerseniz iş tabii daha zorlaşıyor.

Bu yıl bu anlamda tam bir kırım operasyonların yaşandığı bir dönemdi.Geçtiğimiz yılla baslayan ve bu sene devam eden muhtemel ki gelecek seneye de taşırılacak şekilde kürt halkını iradesine doğal sonucu olarakta kürt halkına büyük bir operasyon yapıldı.Yakın tarihin yüzyıllık gelen ve giden egemenlik değişim sonuçlarına baktığımızda tüm güçler kürt halkını egemenliğini pekiştirmede manevela olarak kullanmaktan hiç çekinmemiştir.Hal böyle olunca başka da yol çare kalmıyor egemenler sistemini devam ettirmek için faşizmi esas almak durumunda kalıyorlar,

O zaman dolup boşalmayan hapishaneler oluyor ve tecrit ve tredman uygulamaları,bir protip gibi önce hapishanelerde tutsaklara uygulanıyor. sonra sonuçları itibarıyla topluma uyarlanıyor,sonra tüm ülke hapishane ve tüm yurttaşlarda tutsak haline getirilmeye çalışılıyor

DAĞDA GERİLLADA TUTSAKLIK…

GERİLLADA BANA TELEFON SORDUKLARINDA DONA KALMIŞTIM

Daha önce bir çok kez yazdığım için uzun uzadıya değilde yeni daha önce hiç karşılaşmamış okuyucu için 94-96 nın sonuna kadar PKK elinde “Esaretliğim” oldu… Üç ya da dördüncü ayım olacak hafızam beni yanıltmıyorsa,yukarıda ilietişimle ilgilenen bir gerilla yanımadoğru geldiğinde,”numaranı verir misin, aileni arayalım” dediğinde dona kaldım bu mümkün müydü,yani gerçek olabilir miydi. Yeni düşmüş verili bir algılayışla her türlü kötü muaameleyi bekliyorsun ve karşılığında bir çok şey göze alınarak uydu telefonundan görüşmen sağlanıyor.Aslına bakarsanız o kadar inanılmazdı ki telefonda aileye durumun şaka olmadığını anlatmak dakikalarımı aldı

KIZILHAÇ VE ULUSLARARASI YARDIM KURULUŞLARIYLA AİLEYLE MEKTUPLAŞMA

Bir gün bu konuda sicilini çok iyi bildikleri için karşı tarafın bir kızılhaç yetkilisiyle yanıma geldiler.Amaçladıkları bizim durumumuzu yani hayatta kalma durumumuzu biraz daha garanti altına almaktı.O dönemde tüm bu yaşananları şaşırarak izliyordum.Algılarımızla öyle oynamışlardı ki her yapılanın altından bir çapanoğlu arıyorduk,fakat Gerilla bizi büyük şaşırtmış ve herhangi bir çapanoğluyla karşılaşmadan verdikleri tüm sözleri tuttular.

Aileme ilk mektubum ulaştığında büyük şaşırmışlar,önce mektubu benim yazamayacağımı düşünmüşler,kendilerinin kandırıldığını düşünmüşlerdi.Güvensizliği kara propaganda servisleri her şeyi kullanarak hep canlı tutuyorlardı.Nasıl bir örgüt ki bize oğlumuzla ilgili bilgi ulaştırıyor,biz ki orduya yetkililere gittiğimizde tüm ilgisizlikleriyle karşılaşırken,hatta babamın kökeni ile tehtid edilirken,nasıl bir örgüt ki bize oğlumuzun sağlıklı haberlerini iletiyor

Ben de ailemde olan bitenlere o gün şaşırmadığımızı söylesek yalan olur,fakat daha sonraki gelişmeleri yaşadığımızda pratiğimizle şahit olduğumuzda ne ile karşı karşıya olduğumuzu gördük.

GAZETE VE MEDYAYA ULAŞMA

Kuzey Irak/Güney Kürdistan’da haftanin’deyken birde şuna dikkat ediliyordu.Yaşadığımız tüm o savaş pisikolojisini kısmende olsa atabilmek için günlük yaşamdan kopmamıza önem veriyorlardı.Bunun için olnaklar ölçüsünde tv ve gazete dergi getirirlerdi.Birde sürekli kenidileriyle ilgili kara propagandanın en yoğun yaşandığı dönemde o gazeteleri bize vermekten hiç çekinmiyordu…

KIZILHAÇ VE KÜRDİSTAN İNSAN HAKLARINDAN ZİYARET

Kürdistan insan haklarından bir çok kez ziyaret edildik,orada herhangi bir kötü muameleyle karşılaştığımıza ilişkin sorulardan tutunda sağlık koşullarımıza kadar bir çok konuda bilgi alındı.Kızılhaç da aynı şekilde bizi rencide edecek herhangi bir şeyin yaşanıp yaşanmamasından tutunda ailelerle irtibata kadar bir çok konuda yardım aldık

GAZETECİLER SIK SIK ZİYARETİMİZE GELİRDİ

Namık Durukan,Faruk Bakalçı Doğan gurubunda çalışan gazeteciler,şimdi bile onlarla görüşüyorum,o denli iletişim kurmamıza olanak sağlandı
Başkaca bir çok gazete ve tv den gelenler oldu ve durumumuzu sürekli denetlenmesine PKK tarafından hiç bir engel oluşturulmadı tam tersine kolaylaştırıcı bir çok şey yapıldı.

ÇEVİK BİR OPERASYONUNDA İLK KURTARILACAKLAR ARASINDAYDIK

O dönemde içtiğimiz sulardan kaynaklı olacak rahatsızlanmıştık,ve KDP de dahil Çevik Bir in yönettiği bulunduğumuz alana ilişkin operasyon vardı.Biz hastaydık ve ya sedye ya da sırta taşınacaktık.Brüsk öne atıldı ve beraberinde bir çok gerilla öne atıldı(rusya kürtlerinden) ben ibrahimi taşırım güçlü bir gerillaydı. KDP güçleri ile Türkiyenin özel birlikleri kampa ulaşmışları aramızda bir tepe bulunuyordu.Mermiler bir insan boyu üstümüzden geçmeye basladı.Bizi bırkın öyle daha cabuk yol alırsın dediğimizde olurmu asker kardeş siz misafirimizsiniz sizi biz düssek bile arkada bırakmayız.Tepeyi atlattığımızda rahat nefes alıyorduk.Ve orada kendimi bayrak gibi hissetmiştim doğrusu,düşürülmeden herhangi bir zarara uğramadan elden ele güvenli yere taşınmıştık

TÜRKİYEDEN İNSAN HAKLARI HEYETİ

Türkiyeden insan hakları heyeti durumumuzu incelemek için bir çok kez geldi.Heyet tabii Türkiye devletinin çağrısıyla değil PKK nin çağrısıyla dağlara durumumuzu öğrenmeye geldiler.Hatta biliyorum bir çoğu bu yüzden magdurluk bile yaşadı.Normalde mağdur biz onlar ise durumumuzu ögrenmeye çalışan insan haklarına önem veren insanlardı,fakat onlarda daha sonra bayagı mağdur olduklarını biliyorum

F-16 BOMBALAMALARI VE TOP BOMBALAMALARI EN ÇOK KORUNMAMIZ GEREKTİREN ŞEYLERDİ

Bulunduğumuz kamplar biz içerisinde olduğumuz biline biline vurulurdu.Nereden mi biliyordum ne zaman bir heyet ya da gazeteden gelen giden olsa ardından bulunduğumuz kamplar vurulurdu.Bu da bizim orada olduğumuzu bile bile vurulduğunu gösteriyor.Tüm bu saldırılara karşın maksimum güvenliğimizi almaya çalışırlardı ki şimdi bu yazıyı yazabilyorum

Yukarıda yaşadığım tutsaklığı biraz anlatmaya çalıştım.Tüm bunları yaşadıktan sonra birde TC hapishanelerinde tutsaklık yasadım ki onuda

aşağıda biraz açmaya çalıacağım

OVADA TC HAPİSHANELRİNDE DE TUTSAKLIK

İlk tutuklanmam diyarbakırda oldu. Asker olmam nedeniyle askeri hapishaneye konuldum. iki şeyden yargılanıyordum

1)uluslararası firar

2)PKK örgüt Üyesi olmak

Askeri bir hapishanede(1) en kötü muameleye maruz kalabilecek iki suçlama,gerçi her iki suçlamadan da “beraat” aldım fakat bana bu ödül olmadı.Benim ödülüm askeri hapishanede beni bekliyordu
1) Girişte çıplak kalıncaya kadar soyunarak dövüldüm
2)TV Kafan önünde seyredebiliyordun
3)arkadaşınla sohbet Bir çok kez sopayla sonuçlandı
4)Bir yurtsever asker kaçagı için itirafçılk dayadılmasına karşı çıktığım için,permetikle su çekme cezası ve sonrasında dayaklarla sopa faslı
5)bir seferindede iş ocaklarında vatan haini formatında bayagı feci bir dayak tedim
6)telefon görüşmeleri asker gardiyan eşliğinde yapılırdı
7)tek tip elbise uygulaması
Bir iş ocağı seansıydı yanlış hatırlamıyorsam,işbirlikçilik dayatılmış bir diyarbakırlı asker kaçagına karşılık bunu kabul etmediğim için neredeyse ğöğüs kaburgalarım(2) çatlayıncaya kadar dayak yemiştim

Avluda atılan dayaklar,istiklal marşı ezberletme seansları,gün aşırı küfürler,uygun adım koşular neler neler…

Gazete TV hak götüre onları istemek ve görmek mümkünü yok…

O kadar psikolojim bozulmuş ki o dönem eniştem(ablamın eşi) ziyaretime geliyor onu tanıyamıyorum.. Her gelene diyorum ki neyse ney bir an önce yargılama sonuçlansada şu hapishaneden kurtulsam örgüt üyesi olmakda dahil…

Avukatım örgüt propagandasından örgüt üyeliğine geçiş olduğunu söylediğinde,o an oradan hiç çıkamamak duygusu beni müthiş tedirgin etmişti,ben yargılamadan örgüt üyeliğinden geçtim,sonuçta askeri hapishenenin dışında yatacak imkan arıyor avukatı bu anamda sıkıştırıyordum,çünkü artık dayanacak gücüm kalmamıştı.

Üç bucuk ay bu,ya orada senelerce kalsaydım.eğer sağ kaldım diyelim bunu psikolojisini atlatmak çok güç olurdu.

Beni ovada ilk tutsaklık deneyim belkide en çok her şeye,her yere sağır askeri hapishanelerdi(3)Burada öyle çok soke oldum ki artık düşünemiyordum.Ara sıra yukarıya aklım takılıyor,biraz da olsa bana kuvvet veriyordu.

Bütün bunları ben asker iken, bu sistem bunları bana yaşatıyorsa.Birde düşünün sistemi karşısına alıp mücadele ederken düşenlere neler uygulanır.

Dağdaki tutsak iken madde madde anlattığım hakları burada telafuz bile edemezsin,ben mesela daha hiç bir askeri hapishaneye insan hakları ziyaretçisi duymadım

Düşününsenize TC hükümeti buyurun hapishanelerimizi gezin dolasın diye uluslararası kurumlara ve ulusal insan haklarına kuruluşlarına çağrı yapar ve hiç müdahale etmeden işlerini yapmalarını seyrederlermiş,bu uzun cümle ile kurulan şey dahaca hayal,ben hiç bir yerde rastlamadım.

HER ŞEYİ GÖZE ALARAK UYDU GÖRÜŞMESİ ve SÜRECE GÖRE BOZULAN KOSTER

Size iki karşılaştırma siz gerisini değerlendirin:

Hem ailelerimizin bize neler olduğu ile bilgilenmesi,hemde üzerimizdeki soku atabilmemiz için vurulmayı göze alarak uydu görüşmesi yapardık ailelerimizle,bize sağlanan bu imkanla birde anakarargah’da olduğumuzu bilin ve uydu bağantısı takip edilerek gerlilaya büyük zarar gelebileceğini aklınızın bir köşesinden çıkarmayın bize olanak sağlanıyor ne pahasına canlarından olma pahasına.Bize bu imkanı sunan kim tüm riskleri göze alarak Sayın Öcalan ve arkadaşları…

Peki Sayın Öcalan, her şeyi geçin bir insan öncelikle,gelişen konjektüre göre ailesiyle aylarca görüşemeyebilyor,diğer haklarıyla ilgili konuşmuyorum bile, Ve ne yaparsanız yapın ada kendi başına insanı çürütür,çürüterek bir gerçeklikten kaçamazsınız,tabii ovanın adaleti sadece Öcalan’a işlemiyor,tüm diğer tutsaklarda benzeri şeyleri yaşıyor,ovanın adaleti bir insanı çürüterek insanlığı çürütebileceği düşünmesi tüm uygulamalarıda bunu üzerinden şekilleniyor

ovadaki tutsaklıkdaki hak gaspları

1)birbirleriyle sohbet hakkı yok
2)yayınlar tamamen keyfi veriliyor
3)arama tacizi her gün boyutlanarak devam ediyor
4)sürgünler bitmek bilmiyor
5)üçlü protokolla beraber neredeyse hastahaneler çıkmayın deniliyor
6)Ringlerde asker tacizinin yanında kamera tacizi eklendi
7)oda/koğuşlar o kadar doluyor ki hücreleri arıyorsun

Bitmek bilmeyen bir liste…

T TİPİ ZÜLÜMHANE

Ovada T tipi Hapishanelerde kısa süre ben de tutsak kaldım.İnanın neredeyse arama tacizleri yüzünden aileye artık ziyaretime gelmeyin diyecektim.Annemin ayagındaki protez yüzünden Defalarca X-ray tacizi uygulanıyor,hemde durumunu söylemesine rağmen,üst aramalarındaki yaşanan tacizleri bile anlatmak istemiyorum.Rahatsızlanmamak için elimden ne geliyorsa yaptım(insan üstü bir gayretle),hatta varolan rahatsızlıklarımı bile hapishane sonrasına erteledim,üçlü protokola(üçlü tacize takılmamak için) takılmamak adına, başıma neler geleceğini iyi biliyorum

Aynı oda/hücrede kaldığım, Adnan Öztel arkadaş vardı,gözünde bayağı bir sorun vardı,bu üçlü tacize pardon protokala nasıl takıldığını anlatınca nasıl öfkelendiğimi anlatamam,elindeki kelepçelerle muayene tacizini,gerçi suç duyurusunda bulundu.Yanlız şimdilik bu tacizi önlemeye bu yetmiyor…F tiplerindeki azıya alınmış saldırılarıda duyuyoruz T tipi böylesi olanın F tipinde nelere maruz kalacağını…

Her iki tarafın adalet sistemini gören birisi olarak soruyorum,sürekli ovaya inin,ovada siyaset yapın diye çağrılar oluyor..

Simdi arşın mı alırsınız yoksa metre mi ölçün biçin,her iki taraftada tutsak kalmış birisinin anlatımları sizi nereye götürür kararı size bırakıyorum Bu senelerdir boynuma asılı bir görevdi ben bunu yerine getirdim.tüm yaşadıklarımı size kısaca anlattım ovadakinin adaletimi yoksa dağdakinin adaleti mi artık gerisini siz ölçün biçin kararınızı verin,siz adaleti böyle olan bir ovaya inermiydiniz

******

*94-96 sonuna kadar PKK elinde tutsak kaldım,96-aralığnda Askeri hapisheneye girdim üç bucuk dört ay kadar kaldım,2011 de sonuçlanan mahkememle birlikte MKP propagandası yapmaktan Bafra T tipi Hapishanede 10 ay kaldım,ve devam eden dosyalar hala demeklesin kılıcı misali tepemde sallanıyor…

** http://www.ihd.org.tr/baslamalarinmenu-77/ortak-baslamalarinmenu-80/2476-oba20111210.html

1 )http://www.diyarbakirzindani.com/index.php?option=com_content&task=view&id=170&Itemid=1

2)http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=6&ArsivAnaID=56517

3 )http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=9&ArsivAnaID=42914

*******

ret yazıları:madımak-halklarımız-geleceğimiz ve hükümet

“ve susmak…
uzun uzun upuzun susmak…
büyüterek çürük bir çığı
zorun adaletine sığınıp
kanın diline kemik
kanın söküğüne iplik
kanın seline yatak olmaktır”
( Nevzat Oğuz- Kulilkên Buk û Zavê şiirinden )

bugün madımak:

Yakın tarih olan madımak ile hesaplaşmaktan kaçan bir egemen güç,geçmişimizle ilgili özür dilemiş(dersim katliamı)neyimize.Hatta hatta kırmızı bültenle aradıkları katiller burunlarının dibindeyken burada ecelleriyle öldüler.Şaşırmış gibi bile davranmaya gerek duymadan,hiç bir rahatsızlık duymadan işlerine güçlerine devam ettiler..

Böylesi tehlikeli bir yeni egemen güç ile yüzyüzeyiz,bunlar sultalarını devam etmesi için,her türlü numarayı,hiç çelişkiye düşmeden yapabilecek katil karakterlidirler.Bir dönem 17 yaşındaki bir çoçuğun yaşının büyütülüp idam edilmesini alkışlamışlar ve bizzat içersinde yer almışlardır,fakat işi duygu sömürüsüne geldimi,ahır kürsülerinde salya sümük olmuşlardır.Bir insan oğlu insan doğasına(karadenize) saldırıyı kabullenemmiş ve tepkisini göstermeye çalışmış(metin lokumcu) önce lokumcuyu öldürmüş,sonra neden öldürdüğünü tüm kara propagandasıyla ders niteliğinde halklarımıza kabullendirmeye çalışmıştır

Hükümet ve icraatlarına ilişkin küçük bir not: Ruşen Çakır sorar başbakana akrabası olduğunu söyleyerek Lokumcu’yu,olayların üzerinden geçmiştir bir süre,”bazı değerlendirmelerininz beni ve ailemizi ve arkadaşlarımızı rahatsız etti,bugun tepkisellikten uzak o günler üzerine ne düşünüyorsunuz”(tırnak içerisine aldım ama hatırlayabildiğim kadar aktarıyorum,bir kaç kelimenin söylenişinde farklılık olabilir BN) der Başbakan ders vermeye devam eder,önce sırf ruşenın akrabası oldugu için bassağlığı diler,sonra başlar fırçalamaya,arkadaşlarım sana görüntüleri ulaştırsın bak ben haklıyım dercesine faşizm türkiye doktrinini sunmaya devam eder

Neredesin ey! salya sümüklü ahır meclisinde ağlayan adam hani neredesin,dün başkaları katlettiğinde devrimcileri bunlar alkış tutuyorlardı,sonrasında oy malzemesine dönüştüler,bugunde bunlar katlediyor,yarın da bunların yeni türevleri lokumcuları,ceylanları,uğurları,malzeme,meze edecekler egmenliklerini pekiştirmeye…

ya dün;

Hükümetin yaptıklarını bir döneme ilişkin icraatlar olarak düşünmemek lazım,onların değişiyle devlette devamlılık esastır,bu hükümet yakın tarih ile konuşursak yüzyıllık bu burjuva diktasında,egemenliği yada iktidarı paylaştıkları diğer klik kadar suçludur, halklarımızın (rum/elen-ermeni-kürt halkı ve diğer farklılıklar)dökülen kanında ortaklıkları tastamamdır.

dün dersim katledilir, dersimin kızlarını TC subayları alır asimile eder, dünün egemenlerin köşe tutucuları öve öve bitiremezler dersim katliamını ve yaptıklarını,yeri göğü kazandık derler,ve ortaya salya sümüklü ahır meclisinde ağlayan adam çıkar,feryat figan eder,yaktınız,yıktınız, kendini tutamaz katlettiniz bile der…

Sonra dersimin bir benzerini bugun uygulamaktan hiç çekinmez. Dağlarını bombalar hemde en yeni teknolojilerle(kimyasalda dahil)hiç hesapsız öldürür ve bugünün köşe tutucuları(gazete,tv) devreye girer onlar beceriksizdi,biz kökünü kazıyacagız bunların,az kaldı bittiler,yok olacaklar diye fatih edasıyla her yeri zapturapt altında tutmaya çalışırlar,bunlada yetinmezler dün dersimin kızlarını alanlar,bugün de tüm çocuklarıyla tehtid ederler,ailelerden çocukları toplayacağız derler..

Neredesin salya sümüklü ahır meclisinde ağlayan adam hani neredesin,rahmet okututn geçmiştekilere rahmet…

bize düşen ikilem

ya her şeyi kabullenip ”susacağız uzun upuzun”, ya tüm yapılanların hesabını sorup geçmişimizi bügünümüzü ve yarınımızı kazanacağız

Tabii tüm bunlara biz izin verirsek olacak,şimdilik afrika atasözünde olduğu gibi onlar mevcut tarihi yazmaya devam ediyorlar,bizimde içerisinde olduğumuz bir tarih yazımı.Bunu tersine çevirmek ellerimizde, yüzyıllık bir inkardır hesaplaşmaya çalıştığımız sorumluluğumuz büyük bir o kadar da onurlu…

yoksa geçmişimiz ve ölülerimiz asla huzur bulmayacak. ya geleceğimiz zaten “susarsak uzun uzun upuzun” geleceğimiz diye bir şey de kalmayacak,şiirin ve şairirn dediği gibi *”susulursa uzun upuzun”, kanın seline yatak olmaktır” yatak oluruz kanın seline,söküğüne iplik,ve kanın diline kemik oluruz,susulursa uzun upuzun.

ibrahim yaylalı

* ( Nevzat Oğuz- Kulilkên Buk û Zavê şiirinden)

******

RET YAZILARI:DERSİM KATLİAMI VE HÜKÜMET

Devri istibdatta söyletmezlerdi insanı,
Açınca ağzını bellerlerdi ananı,
Devri Cumhuriyette önce söyletirler,
Sonra bellerler ananı,
N.Teyfik

Başbakan genişletilmiş il başkanları toplantısında Dersim belgelerini açıklayarak “Devlet adına bir özür dilemek gerekirse ben buradan özür diliyorum” dedi.

Bu açıklaması bir süre sonra vicdani ret açıklamasına dönebilir,RTE nin Bedelli askerlik için daha önce ne dediğini herkes bilir,sonrasında ne yaptığınıda herkes bilir,ve nihayet bugun ne yaptığınıda bu konuda herkes bilir değil mi.Bedellinin içerisinde ölümü gösterdi bu vicdani ret idi sıtmaya razı etti bu da bedelli askerlik oluyor, dikkati çok güzel manevela olabilecek bir şeyin üzerine yoğunlaştırıp,o aradan bedelli askeri zengin çevresi için tereyağdan kıl çeker gibi halletti,bir taş ile bir kaç kuşu vurabildi.

1) zenginler için bu meselenin çözülmesi gerekiyordu

2) Bir basınç vardı Irkçı kesimler tarafından oluşturulan,bunun geçilmesi gerekiyordu
çözüm düşünüldü ön çalışmaları muhakkak yapılmıştır,Vicdani retti tartıştıralım,ön plana onu atalım hem gözden vicdani retti düşürüken hemde aradan bedelliyi zenginlerimiz için çıkarırız…

Hükümet böyle bir şeyi,agız çabukluğuyla çözemeyeceğini çok iyi biliyor,böyle bir şeyden bahsettiğin an,özellikle soykırımdan uluslararası yasaaların seni zorunlu tuttuğu bir hukuk süreci var,tabii bir çok özür ve bir sürü de tazminat maddi manevi tarafı var.

Bir de bu hükümet yani şu ana bile kimleri toparlayabilirim içeriye atabilirim diye hesap yapan bir hükümet,size açıkca söyleyebilirim ki,Ragıp-Büşra arkadşlar ve son dönem operasyonlarını gölgelemek için sadece paravandır,bu konuda bu hükümet gerçekten yalandan hükümlü,bunu bilmeyen var mı…

Fazla sürmez Üç beş vakte ne planlar yapıyorsa ortalığa çıkar,fakat bu demek değil ki boş yatalım hiç bir şey yapmayalım,hükümeti şimdi bu ve benzeri konularda,tüm platformlarla söylediği yada ima ettiği diyelim şeyin arkasında durmasa ble biz orada durmasını sağlayacak çalışmalar örelim.Her iki türlü de kazanım elde etmiş oluruz,korkakça da olsa arkasında durursa ya da çıkardan dolayı diyelim,başka bir egemeni tarihin çöplüğüne göndermek içinde bir takım şeyleri göze alıp haraket edebilir,bu konuda adım atabilir bu da hem dersim için, hemde diğer bir çok katliam için bize bir mevzi kazandırmış olur

Büyük ihtimalle bunu göze alamazlar o zaman ne olabilir yalancı,koca yalancı bu da bizim için bu konuda bir adım daha ileriye gitmemizi sağlar

ibrahim yaylalı

*******

ibrahim yaylalı

9 TEMMUZ ESİRLERİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Önce kendi geçmişimizi kontrol edelim, benim de dahil olduğum 36 asker bırakma olayında TC herhangi bir olumlu diyelim tepki vermişmidir. 9 temmuz esirleri ile 8. Defa ve 36 askerlerin esir alınması gündemleşti. Övüle övüle bitirilemediğimizi herkes bilir, “bir türk dünya’ya bedeldi” Türk şöyleydi ,Türk böyleydi diye her seferinde kimseye bırakacak söz kalmadan bir aşağı bir yukarı dolandık. Peki şunu hiç sorduk mu bu kadar değerli bir varlığız, neden peki onun için ölesiye vergi ödediğimiz halde, bunu öderkende üstelik en düşük ücretlerle çalıştırıldığımız halde, açlığı bile unuttuk, ölümüne savaşımlarınıza bizim olmadığı halde gittik, yine sesimizi etmedik ve her savaşın doğal sonucu esir düştük, ölemedik maalesef bazılarının azı bu söylediklerime sulanmış olabilir, ölsek ne güzel olurdu onlar için, biliyoruz ki bu ülkede bir çok kan ile gündelik ve yaşamlarını devam ettiren hem tüccar hem de tüccar kafalı kesimlerin varlığı bügün herkes tarfından gündelik basın takip edildiğinde görülür, burada bu kesimle ilgili şimdilik bir nokta koyalım.unutmadan bakalım adım adım TC nin gözünde esir düştüğünde değerin nedir.

Geçenlerde ANF de okuduğum bir haber karşısında inanın gülsem mi ağlasam mı bende şaşırdım. Şu tehlike olduğu halde yine de sürekli bir tekrar vardır,burada İsrail burjuvazisinin reklamını yapmak istemiyorum, fakat bir şeylerin karşılaştırılması anlamında bunun yapılması lazım, burada bizim üzerimizden semizlenip her türlü üzerimizden propaganda yapıp da daha sonra yan gelip yatanları bu savaşa bundan sonra katılacak olanlar bir kere daha en azından düşünecektir diye düşünüyorum

2006 yılının Haziran ayında Kerem Şalom sınır kapısında İsrailli onbaşı Gilat Şalit’in (25) Hamas tarafından esir alınır ve 1934 gündür de esir olarak Hamasın elindedir, buraya kadar bizimkine benzeyen olaylar herhangi bir farklılık göze batmıyor ,Bundan sonrasında gariplik başlıyor,şimdi şunu diyebilirler kan ile beslenenler,kol kırılır yen içinde kalır, gerekirse hiçbir zaman görüşme yapmayız ve orada alınanlar ölebilir, gerçi bu düşüncelerini de saklamıyorlar ya neyse israile ve Şalit’e dönecek olursak, hangi kahramanımız birden ortalığa çıkıyor, şalit’in bırakılması için arabuluculuk yapıyor, tabii ki bizim “van minitu”muz şu söylenemez mi ya orada ne güzel bir şey yapıyor,bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösteriyor bizim “van minutu”muz un nesi var denilebilir, koşmuş oralara kendini bin parça etmiş “biz kardeşiz hepimiz adem den geliyoruz demiş bu kan ne diye de hayıflanmış hatta bu artık Ortadoğu barışına bir vesile olsun”demiş olabilir(tamamen bana ait sözler, biliyoruz nasıl bir başbakana sahip olduğumuzu amanalim sonra bizi davalar) hadi karışmayalım bir şeyi doğru yapmış olsun şu sözü de unutarak “bozuk düzende doğru çark olmaz” bu sözü de biz yiyelim ki bize afiyet olsun. Durun öyle karşılıksız felan değil ha İsrail in askerleri öyle ucuz değil 2 Ekim 2009’da Gilad Şalit’in canlı olduğunu gösteren görüntüler karşılığında 20 kadın tutuklu serbest bırakıldı. Ve sonrasında da “İsrail kabinesi acil olarak toplandı ve anlaşma şartlarını görüştü. Şalit’in serbest kalması karşılığında İsrail hapishanelerinde tutulan 1000 Filistinli’nin özgürlüğüne kavuşmasını öngören anlaşma kabine tarafından da onaylanınca Şalit’e özgürlük kapısı aralandı. “(gundem)

Neymiş “bir İsrailli 1000 filistinliye bedelmiş” bu söz bize ne kadar tanıdık duruyor değil mi. 1992, 1993, 1994, 1996, 2005 ve 2007 ve temmuz esirleri, gel bakalım bizim yüce kahramanımızın tutumu buraya gelince ne oluvermiş, yoksa derdimiz bağcıyı dövmek değil, ne hikmetse bize gelince geçmişte 7 esir alma olayında olduğu gibi aynı terane devam etmeyecek ve gerçekten Ortadoğu ve afrika da soyunmuş olduğu sözde barışseverimiz burada da tutumunu devam ettirecek miydi. Bu beklentinin ne kadar altının boş olduğunu bugun açıkça görüyoruz. Bu olan biten ne peki orada başka bir hükümet buraya başka işleyen hükümet mi söz konusu,o kadar bağırıp çağırdığınız,köpürüp yerinizden bir kalkıp bir oturduğunuz ve hatta sizin açınızdan diyorum hükümet olarak mavi Marmara ne oldu tüm o olanları bağrışları çağırışları da mı unuttunuz, eğer bu işin içerisinde samimiyet yoksa başka bir şey var demektir.Mesela füze kalkanı bize hangi zamanda dayattılar hükümetin ikinci “van minutu”unda geldi değil mi, biz savaş düşünürken o noktaya kadar gelindiğini düşünürken hoppa bir baktık kucağımızda füze kalkanı biz de çok şaşırdık, ve şaşırmaya devam edeceğiz anlaşılan, yani sahte kabadayılıkla yapılması istenilen yapılmıştır,ve füzeleri içimize hançer gibi sokmuştur, şimdi halkın gözünde tekrar İsrail in normalleştirilmesi gerekiyor bunu için böylesi bir arabuluculuğa soyunmaktadır. Hükümet olarak yoksa diğer hükümetlerden bu konuda ayrı gayrı düşündüğü yok, İsrail-filistin esir asker arabuluculuğuna soyunması kendisi için bir manevela olarak düşündüğü için yoksa “bir türk bin mi yüz mü kaç gavura bedel” miş kaç bilmem ne edermiş o ideolojik jargonun çok uzağındalar. Buna örnek “Silvan vakası”dır, şimdi yukarıdakiler demediler mi biz esir askerlerle buradayız,ve herhangi bir şeye kalkışmayın anlamına gelmiyor mu bu,yani esir bi çare insanları koruyamayabiliriz bu durumda demek değil midir, peki süreci hepimiz biliyoruz muyuz biliyoruz,yani yukarıdakler eğer doğru korumasalardı esir askerleri şimdi hepsi ölüydü, var mı burada başka söylenecek söz burayı tartışın bence,kaç türk ,kaç Filistinli,kaç İsrailli yada hindiçinli vs peki bu sürecin sonunda hükümete yakın çevreler neyin sürek avını yaptılar hatırlayın, 1)birinde sözde insan hakları savunucusu olunuyor 2)bizde ki olayda ise esir askerlerin olduğu biline biline ölümlere yollanıyor insanlar oh ne güzel dünya…tabii ben öyleyim denince öyle olunmuyor.

Tabii yanlış anlaşılmamak için şunun da ekleyelim hiçbir insanın hiçbir insandan üstünlüğü yoktur,ister burada olsun ister, çin’de olsun. Yukarıda her seferinde bizi zehirledikleri sovenizm-faşizmin en yaygın söylemi bu olduğu için kendi gözlükleriyle bile baktıklarında ne kadar duruşlarının sırıttığını göstermek içindi. Burada savaşlarda canlarımızı veririz, bu yetmez üzerimizden de faşizmi palazlandırırlar, ha dediğim gibi yukarıda gösterdiğim gibi öyle İsrail de olduğu gibi canlımız da para etmez, üstüne hakarat de cabası anlayacağınız,Bırakın pazarlık olsun pazarlıkta da kürt sorununda yol alınsın ya da işte PKK li ya da kürt siyasetçilerinden bırakılanlar olsun böylesi bir şeyi bizim için düşünebiliyor musunuz, İsrail li esir askerin bir kere canlı görüntüsüne 30 a yakın kadın esir bırakılıyor burada ise ben sağlamım şimdi yukarıda PKK nin elinde esirim ve savaş bitsin diye de eklerseniz, alın size örgüt üyeliğinden dava, sonra sonu gelmeyen takipler gözaltılar devam eder,hani şimdi yanlış anlaşılmak olmasa sen çok yaşa İsrail diyeceğim, ben yine demeyeyim ve karşılaştırmayı siz yapın nefret ettiğiniz ve Ortadoğu da tam bir Amerikan bıçağı gibi dolanan her gün bir filistinliyi öldüren İsrail mi,gerçi burada ki rejimin de diğerinden aşağı kalan bir yanı yok ya neyse size tüm bu aktarımlarımdan sonra bir soru, esir kalma durumunuz söz konusu hangi ülkenin hükümetinin sizin için uğraşmasını isterdiniz a)Türkiye B)İsrail. Bu söylediklerimi bir düşünün esaretin bedeli bu ülkede ne eder?

*******

 

MOSKOVA - Newsweek dergisi Türk ordusunun PKK gerillalarına karşı ‘kimyasal silah’ kullandığına ilişkin delillerin bu kez güçlü olduğuna dikkat çekti. Newsweek’in Rusya baskısı ‘Kimyasal ölüm’ başlığı ile yayınlanan haberde, kimyasal silahların kullanıldığına ilişkin iddiaların ispatı durumunda, Ankara’yı büyük sorunlar beklediğini ve ekonomik yaptırımların bile gündeme gelebileceğini yazdı. http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=5&ArsivAnaID=59146

 

Susmuyoruz ve dinlemiyoruz bugun konusuyoruz yarına vicdanlarımıza rahat donebilmek icin*

Aslında hepimzin bildigi seyleri tekrar etmemek adına yazmak da istemiyordum.Fakat bir iki kelam etmeden de gecemedim.Bu aslında sadece bizim davamızlada ilgili sey degil,genel bir tahammulsüzlügün iyden iyiye azıya almalarıyla ilgili, onlar ben hic bir kural tanımadan istedigimi istedigim tum cırkinlikleride yaparak oldurebilirim diyorlar dun 17 ler oldukten sonra cesetleri tanınmaz hale gelmisti Gecenlerde de aynısı 9 PKK li gerillaya da benzeri seylerin yapıldıgı iddası vardı daha once de savaş da kimyasal kullandığı ile ilgili bir sürü iddaa vardı Simdi bize yapılan siz kim oluyor da bizim yaptıklarımızı elestirebiliyorsunuz asıl korkuları uymaları gereken cenevre savas sozlesmeleri var altına imza attıklari ve yaptıklarının desifre olması korkusundandır,sen diyorsun ki oldurmussun tamam peki cesetlerden ne istiyorsun sordugumuz sey o gün buydu yani cesetleri tanınmaz hale getirdiginde artı bir sey mi kazanıyorsun ya da sag ele gecirebilecekken onların deyimiyle orantısız güc kullamına niye gidiyorsun dedigimizde karsımıza orgut propagandasını yapmak fiilini getiriyorlar amacımızın boyle bir sey olmadıgını onlarda cok iyi biliyorlar Fakat sen orada olmaması gereken kirlilik adına gorulmemesi gereken seyleri teshir ediyorsun bu da onlar icin katlanılmaz bir durum ve goz dagı vererek bizim doğruları soylemekten vazgececegimizi düsünüyorlar.hayır siz bir şeylerin oyle gitmesini isteyebilirsiniz,fakat bu sekilde yuruttugunuz duzeninize karsıyız ve gordugumuz tum carpıklıklara karsıda asla susmayı dusunmuyoruz,ve beni takip edenlerde biliyorlar ki ikibucuk sene PKK nin elinde esir kaldım ve bir cok seye de sahit oldum. Daha onceki bir cok yazımda bunu paylastım, bire bir bu sekilde atılan bir kimyasalla kazara aynı bolgedeydim, cesetlerin ne hale geldigini gordum,bu konuda savas sucu diye niteleyebilecegimiz bir cok sey bunları onlayebilmenin tek yolu sivil alnların buyutulması ve gereken bedeller ne ise onları odemek simdi ben o gun bir suca ortak olmadım ve buna ortak olmayın dedim. Ölen insan cesetlerinin tanınmaz hale getirilmesi ya da alınabilecekken oradaki herkesin oldurulmesi onların deyisiyle “orantısız guc kullanımı” biz katletmekle-onlemek arasında ki olanları nasıl denetleyecegız bir cok alanı denetleyemıyoruz sıvıl calısmalara acık degil fakat yapılan ve sahıt oldugumuz carpıklıklara karsı da sesimizin bogulmasına ızın verirsek bir gun bir cok insanlık sucuna ortak olmaktan kacınamayacagız kacamayacagız,bu yuzden yargı nasıl gormek istiyorsa istesin mesala orgut propagandası demek gibi fakat bizim yaptıgımız ozelde benim yaptıgım ve yapacagım yukarıda anlattıgım gibi bir suca istirak etmemek,ve cagrım ise propaganda deniliyor ya bu da olsa olsa bu suca bilmeden diger insanlarımızın ortak olmasını onlemektir cunku bir gun tarihsel bir hesaplasmaya gidildiginde gecmisimize bakabilecek vucutlarımızın saglam vicdanlara ihtiyacı olacaktır amacım bunu buyutmede elimden geleni yapmaktır *SAMSUN’da 21 haziran 2005 tarihinde 17 ler için yaptığımız basın açıklaması için Türk hukuku en sonunda bir karara vardı ve yargıtayın onaması ile katıldıgın 17 liler basın açıklamasının sayısına göre (bir basın açıklamsı ise on ay,iki tane ise basın açıklaması 20 ay ceza) payıma on ay düşmesiyle sonuçlandı

******

Yorum bırakın