PKK’nin elindeki esirleri alma yöntemi üzerine

PKK’nin elindeki esirleri alma yöntemi üzerine

ibrahim yaylalı /Eski PKK esiri

Taraf yazarı kurtuluş Tayiz şöyle diyor bu işi yaparsa siz yaparsınız diyor ve geçiyor İHH’nın yaptığı işleri saymaya; “Bu arkadaşları bulmak için tabir yerindeyse iz sürdük. Suriye’nin bütün köylerini şehirlerini aradık, muhaliflerle görüştük, devletin resmî kanallarıyla görüştük. Sonuçta bu arkadaşlara ulaşacak kanalları bulduk. İHH 20 yıldır insani diplomasi denen bir faaliyet de yürütüyor. Biz İHH olarak Bosna’da Libya’da Suriye’de Çeçenistan’da savaş sırasında kaybolan, esir alınan insanların özgürlüğü için çalışmalar da yapıyoruz. Bu çerçevede Suriye’nin elinde olan bazı İranlı insanlara da yardımcı olduk. Muhaliflerin elindeydiler, bırakılmaları için girişimlerimiz oldu ve çabalarımızda başarı sağladık.”

Yukarıdaki veciz sözleri söyledikten sonra da şu sözlerle bitiriyor “Bosna’da, Libya’da, Suriye’de ve Çeçenistan’da esir alınan insanların özgürlüğü için çalışan İHH, Türkiye’de kaçırılan kaymakam adayı, asker, polis ve korucular için de “sivil diplomasi” yürütmeli. Kaçırılanları kurtarmak için Esed’in karargâhına gidildiğine göre Kandil’e de gidilebilir. Zira gözüyaşlı annelerin tek ümidi şimdilik İHH görünüyor.

Aslına bakarsanız böyle bir çalışmada güven verir ve başarı sağlarsa elbette hepimimiz mutlu olur şükranlarımızı sunarız.
Kurtuluş Tayiz’in görmediği, yada görmek istemediği ve İHH sen yapmazsan kimse yapamaz dediği dönemden bir sene önce 5′li bir heyet oluşturulmuş 08.08.2011 günü İstanbul’da, 30.08.2011 ve 20.09.2011 tarihlerinde ise Ankara’da serbest bırakılmaları için çağrıları olmuştur. Yapılan çağrılarda oluşturulan heyetin esirleri almak için hazır olduğu ifade edilmiştir.

Spesifik bir indirgeme yaparsak, benimde içerisinde bulunduğum 94-95 esir gurubunu,İHH değil şimdi üyesi olduğum İHD ve Mazlum-Der, aydınlardan kurulu heyet almıştı.Öyle pekte kolay olmamıştı.Devletin bazı ayak oyunlarına ve zorlu koşullara rağmen bu durumu gerçekleştirdiler. Türkiye’ye döndükten sonra başlarına gelmeyen kalmadı. Sonraki bir çok esir alma heyetleri Yine aynı örgütler tarafından oluşturuldu.

Dersim’de Coşkun Kırandı’yi almaya gidenleri devlet az daha pusuya düşürüyordu.Ölümden son anda kurtuldular.Bilinmiyorsa diye söyleyeyim bu heyettede Ferhat Tunç: Sanatçı, Selahattin Demirtaş İHD(diyarbakır) Umur hozatlı:Sanatçı-Yönetmen Mehdi Perinçek: İHD bulunuyordu pusu yetmemiş geldiklerinde gözaltına alınmışlardı.
Tabii dağlıca Heyetini de unutmamak gerekiyor,başlarına gelenlerle birlikte,basını hatırlayın,bakanların açıklamalarını hatırlayın,ve mahekemeleri unutmayın

Esir asker ailelerinin ağlamaktan kurumuş göz pınarları bir kere daha yaşlanmıştı,fakat insan hakları savunucularının yoğun cabaları sonucunda bu sefer sevinç gözyaşlarıydı o pınarları dolduran.Kurtuluş Tayiz’in bir gazeteci olarak bunları bilmemesinin yolu yok,mutlaka bu durumdan haberdardır.Fakat bu durumu görmezden geldiği açıktır

Bilinen kendisini basın yoluyla da durumunu deklare eden bir heyet varken böylesi bir çıkış neyin nesidir bunu kendisine sormak lazım,şu şöyle dense idi var olan bir heyet var ve esir askerlerin gündeme getirilmesinde katkınız olacaktır,bu heyete İHH katkı sunamaz mı.Orada Payiz bir şeyler yapmaya çalışıyor açık ama bu sorunun cevabını yazının bütününe saklıyorum.

Kurtuluş Tayiz madem bu işe el attınız, İHH’ya sorumluluğunu hatırlattınız, bakınız Kızılay 1877′de “Osmanlı Hilali Ahmer Cemiyeti”, 1923′de “Türkiye Hilaliahmer Cemiyeti”, 1935′te “Türkiye Kızılay Cemiyeti”, 1947′de “Türkiye Kızılay Derneği” adını almıştır.
Kızılay resmi sitesinde “Kızılay, Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Topluluğu’nun temel ilkelerini paylaşır. Bunlar; insanlık, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik ilkeleridir. aynen böyle demektedir
Kızılay’ın tüzügündeki 7. maddesi f fıkrası aynen şunu diyor ‘Türk dost ve düşman savaş esirleri ile gözaltına alınanlarla, sığınmacı veya mültecilerin değiştirilmesine, aileleriyle haberleşmelerine, kayıpların aranmasına ve bu kişilere ait para, eşya ve diğer kıymetli evrakın ulaştırılmasına aracılık etmek ve bu hizmetleri yürütmek amacıyla gerekli haberleşme sistemleri ve birimleri oluşturmak.’ “(Türkkızılay sitesi)

Kızılay’a buyurun çağrı yapın neden bu konuda Devleti/hükümeti harekete geçmeye çağırmıyorsunuz.Kızılay’ın tarihinde esirler ile ilgili çalışmalarını bulabilirsiniz.

Yakın tarihte gazetelere yansıyan hükümet ile İsrail’li asker alımında adını duyduk.Mesela sorun kızılay’a, yeni alınanlarla beraber 11 kez esir alma durumu yaşandı.

Neden evrensellik ilkesi ve tarafsızlık ilkesi yerine ulusal/soven çitlere takılıp hiç hareket etmediniz.Buna cevap bulduğunuzda hem kendi durumunuza bir cevap bulmuşken diğer kurumların dışarıda kahraman kesilirken neden burada ulusal/soven çitlere takıldığını göreceksiniz.

Birde orada tarafları bulacaksınız, hangi tarafları mı savaş devam etsin,yada barış gelsin diyen tarafları PKK nin elindeki esir devlet mensuplarını almak için caba gösterenlerle -göstermeyenler arasındaki kalın çizgi budur.Yada var olan cabayı büyütmek yerine hizip oluşturanlarla ,çabayı büyütmek isteyenler arasında büyük bir fark var.İşte bu yaklaşım senin savaşın yada barışın neresinde durduğunu belirleyen özdür.

Acaba bir zamanlar savaşın safında yer tutan kurumlar özeleştiri verirler mi:

Tayiz’in çağrısını bahane ederek bu tür kurumlara seslenmek istiyorum.İlk esirin alınma tarihi 90 yıllardan beridir neden sessizlik içerisinde yer aldınız ve neden tarafsızlığınızı yitirip savaş baronlarının tarafında yer aldınız,sizi korkularınız mı orada kalmanızı sağladı.Yoksa bilerek isteyerek savaş-rantının yanında saf tuttunuz.Yukarıdaki güven verme olgusuna o yüzden bilinçli değindim.Eğer korkularınız buna sebep olmuşsa samimi sekilde özleştiri verip durumunuzu anlatırsanız,elbette yanımızda yer alabilir çalışmalara katılabilirsiniz.

Fakat hem savaşın yanında yer alacak tarafını belirleyeceksin sonrada böylesi bir çalışmada yer alacaksın yok artık,gerçi böylesi bir şey yapmadıklarında onlarda bulundukları yeri terk edip yanımızda barış mücadelesine katkı olarak böylesi çabanın içerisine girmeyeceklerdir.

Bu bir samimiyet testidir

Elbette yukarıda adı geçen kurumlar ben bu esir askerleri alayım diye bir çağrıda bulunmamışlardır. Tayiz’in Taraf gazetesindeki İHH ‘ya bu çağrısı üzerine böylesi bir yazıyı yazma gereği hissettim.Otuz sendir süren savaş sürecinde yaşanan bunca esir alma durumu yaşanmış,Kızılay ki asli görevidir o olsun, İHH da içerisine dahil olsun bugün mesala çok merak ediyorum,gitme kararı ve esir askerleri alma istemleri olsun(farazi benimkisi, yok böyle bir durum) ne diyeceksininz ,Afrika’ya,Ortadoğu’ya ve Fizan’a kadar reklamlarla giderken kamuoyunu ve PKK’yi nasıl ikna etmeyi düşünüyorsunuz. Kusura bakmayın bir yanlışlık oldu otuzsene kadar Asya-Afrika-Ortadoğu ‘yu gezerken burayı görememişiz. mi diyeceksiniz. Sayın Tayiz böyle mi diyecekler

Doğru olarak demezler mi burası yol geçen hanı değil,yoldan geçene insan teslim etmiyoruz.Hele hele bir şekilde görmezden gelerek savaşta taraf durumuna düşmüş,savaşın safında yer tutmuş kuruma bu sekilde alınmış insanlar teslim edilebilir mi.

PKK takip ediliyorsa ki edildiğine inanıyorum,neden ya da hangi zamanlar esir alma yöntemine başvurmak zorunda kalıyor. Sistem,barış sürecinin önüne dinamit koyup, Kürt halkının sosyal yaşamı tehdit etme durumunu üst boyutlara tırmandırdığında, Kendi halkını koruma refleksiyle böylesi bir durum içerisine giriyor.Zaten PKK’nin açıklamaları da izlenirse bu açıkca görülecektir.

Devlet mensuplarının esir alınma durumları savaş tırmandırıldığında olduğuna göre.aynı parelelde hareket eden kurumların çağrısını doğal olarak ret edecektir.Doğal olarak böylesi bir durumun giderilmesi için,Kürt halkına yönelmiş saldırının geriye çekilmesi ve barış sürecinin dinamiğini geliştirecek çabalardan sonra jest olarak böylesi bir durum için hareket beklemek o zaman normal olacaktır.

PKK’ de Esir alma durumu bu durum düzeltilmedikçe bu şekilde devam edip gidecektir ta ki Kürt halkına saldırı yerine doğuştan gelen haklarının teslim edilinceye kadar,bu en doğal insan hakkıdır.Tüm esirleri alma girişimleride doğal olarak barış sürecine katkı sunmalıdır.Yoksa tamam bugun hiç bir etliye sütlüye karışmadan her şeyi herkesden kaçırarak esirleri aldınız,ailelerine kavusturdunuz,elbette lokal olarak bir kaç ailenin gözyaşı diner,peki soruyorum bir halkın haklarının gasbı ortada olduğu sürece yeni yeni ailelerin göz yaşına boğulmasının önünü nasıl alacaksınız,bügün annelerin gözyaşları dindi,yarın bu durum düzelmediği sürece aynı durum sürüp gitmeyecek midir.Bu duruma birde böyle bakmayı denemek lazım,Barışın yanında parelel düşünce bu coğrafyada neleri çözmez değil mi

Yorum bırakın