İki tane AKP yok sadece zulüm var

İki tane AKP yok sadece zulüm var

İbrahim yaylalı

Annelerle bir cumartesi oturması notları…

Cumartesi anneleri’nin yanımda birde özel bir yeri vardır. Ailem ben 94 yılında PKK’ye esir düştüğümde,Beş ay altı ay gibi benden hiç bir haber alamamıştı.Ellerinden hiç bir şey gelmeden beklemek zorunda kalmışlardı.Devlet çok ketun ve benimle ilgili hiç bir haberi aileye vermiyordu.Adeta yaşarken kaybedilmiştim.PKK öyle olumsuz gösterilmişti ki,devlet bir şey yapmayınca,PKK hiç bir şey yapmazdı anlayışı hakimdi.Bir Annenin kaybının arkasından nasıl duruma gelir o süreçte bunu açıkca görmüştüm. Cumartesi Anneleri’nin Barış Anneleri’nin yeri yanımda hep başka olmuştur.Sessizce gider elimden gelen desteğimi sunarım,küçüğünün büyüğüne sunduğu saygı gibi,büyülenmiş sekilde huzurla dizlerinin yanı başında otururum.Benim Anneme gelince PKK allahtan devlet gibi zalim değil,ellerinden gelen tüm olanakları seferber ederek beni anneme kavuşturdular.Annemin acısını dindirdiler,umarım bir gün tüm acıları alıp şairin dediği gibi meydanlarda toplayıp yakarız

Cumartesi anneleriyle beraber 382. kez yapılan oturma eylemindeydim.O gün 17 yaşında kaybedilen Abdulgani Dağ ve Hasan Gülünay’ın aslında bakarsanız bilinen akibeti soruluyordu.

Dile kolay desem değil, tam 20 yıl önce babaları yada eşi veya kardeşlerini hatta yoldaşlarını kaybetmişlerdi.Yukarıda söylediğim gibi kaybedeni belli bir arayış için orada bulunuyorlardı.Ben İstanbul’da ne zaman olsam mutlaka annelerin yanında soluk alırım.Oturma eylemlerinde kaybedilenlerin isimleri bir de kaybedildikleri tarih gözüme çarpar ve çoğu binbir operasyonlarıyla övünen kirli savaş sürecinin en üst boyutta yaşandığı tarihlerdir.Kimler yoktur ki o tarihte(90-95 süreci) potada,artık bilmeyenide kalmamıştır.İki tane AKP var diyor sağ-sol liberaller,o klasik güvercin ve şahin hattı teorisi,işte ilericileri yada bazı şeyleri değiştirmeye çalışanları bu şahin kesim önlüyor.

Bu hükümet; özene özene iki tane faili mechul seçti.Biri yüzyıllık çınar gibi Berfo ana’nın oğlu Cemil Kırbayır, diğeri Cumartesi Anneleri’nden Kadriye ceylan oğlu Tolga’dır.Bu hükümet kendi dönemleriyle hiç bir ilgisi olmaması ve hatta bazıları bu tür süreçlerle yüzleşilirse,bu şimdiki hükümetin lehinde olabilecek durum diyede sözde bu hükümeti cesaretlendiriyorlardı.

Her iki durumda normal koşullarda çözüme ulaşabilecek dosyalardı.En azından Kırbayır’ın dosyası öyle idi.Fakat ne oldu bu büyük bir yalan balonlarıydı, sağlı-sollu liberallerin yüzünde patladı.Hatta bunlardan bir çoğu daha sonra işlerini bile kaybettiler.Ne oldu peki Berfo annenin tarifsiz acısını en azından mezar başına giderek biraz olsun dindirecek olan saklanmış olan Kırbayır’ın cesedini ortaya çıkardılar mı.Ya da Tolga sahi nerede,Annesi Kadriye abla her şeyin ardında onu arıyor. ne dersiniz bu iki kayıp ailesine çıkıp kim ne söyleyecek.

İki tane AKP arayanlar daha sonraki yaşanan(son genel seçimler ile tırmanan katliam seceresine bakabilir) bir çok olayla bu durumun böyle olmadığını gördüler.Bildiğimiz savaş hükümeti ve tavrını sürdüren bir taraf ile karşı karşıyaydık.Bir çok yalanını sağlı-sollu liberallere sarılarak günümüze kadar getirmeyi başardı.

Bu iktidar tam manasıyla savaş hükümetidir , USA emperyalizmi ile giriştiği kirli pazarlıklar ayyuka çıkmıştır.Pazarlığın temel konusu ise Kürt halkı ve iradesidir.Kendinden önceki egemen güçlerden ayrılan hiç bir yanı yada özelliği yoktur. ‘Bizden öncekiler beceriksizlerdi biz bu sorunu kökünden halledeceğiz’ şiarıyla bir kere daha kendi egemenliklerini sağlamlaştırmak için Kürt halkına karşı katliamları önüne koymuş,hala bu tavrını devam ettirmektedir.

Kamuoyu manupulesi için oluşturulmuş bir algı İKİ AKP…

Bu hükümet;bir çok aracı kullanarak bu algı manupulesi olabilecek sistemi rahatlıkla kullanmıştır.Önce ‘yetmez ama evet’çiler 12 darbesi demokratikleşme adına çok uzun süre AKP savaş hükümetini desteklediler.Sonrasında gelişen bir çok olay bu hatta bir kırılmayı getirdi.Sonra ‘İki AKP’ var denildi. Bu söylemin teorisi ise Şahin-güvercin hattına oturan biri iş yapmak isterken diğeri engelliyor aralığına oturtarak söylemlerini bu minvalde götürmeye devam etmeye çalışmışlardır.Sağlı sollu liberal siyasetçiler bu kulvarda elele koşturdular ve tüm katliamları önce aklamaya çalıştılar.Katliam ve soykırım bir noktaya vardığında bunu sorgulayan liberaller olmadı mı,tabii oldu o zaman da yardımlarına artık ‘liberallersiz yola devam’ mı diye has kalemler baslık atmaya basladılar.Gazetelerde birer birer sağlı-sollu liberal kalemler kırılmaya başlandı. AKP’nin niyeti ve pratiğini fark ettiler fakat bayağı geç kalmışlardı.Bizde yumurta kapıya gelmeyince anlamıyoruz maalesef bazı şeyleri, sonrada hayıflanıyoruz.

Bu hükümet bindiği dalı kesecek kadar deneyimsiz bir siyasi geçmişe sahip değil,yani başından itibaren o iki seçimde olduğu gibi sadece kamuoyu manupulasyonu için zaman kazanma için araçtı.Yani kayıplarımızın üzerinden sadece amaç rantibilesini güçlendirmeyi hedeflemişti.Yoksa bindiği dalı kesmek gibi bir derdi yoktu.Su basitlikte anlatılırsa, bugün katliamlarını sürdürürken bu hükümet,kalkıpta bu katliamları sürdürdüğü araçları deşifre ederse,kimleri sahaya sürüp bu katliam soykırım prorjesini yaptırmaya ikna edebilecek değil mi.

Adı güzel kendi Güzel Anne sizlerin tavrı ile aydınlanacak karanlıklar….

382. Cumartesi Annelerinin kayıplara adalet oturmasına birde bu gözle bakmak gerekiyor.Kayıpların neredeyse ortak özellikleri,çoğunun 90-95 yıllar arası kaybedilmiş olmalarıdır.Bu ‘ileri demokrasi’cilerin ise o döneme ilişkin alabildikleri tek isim davul zurnalar eksikti gönderilirken Mehmet Ağar ismidir.Mehmet Ağar üzerinden bir durum tesbiti yapalım, hatta bir anket çalışması yapılsa Mehmet Ağar şuçlu mu yoksa değil mi diye, size söyleyebilirim ki Mehmet Ağar Suçsuz Yer içeride yatıyor intibası var.Hatta hatta bir tarafta kahraman, ölmeden evliya havası da var.Zira ziyaret yerine dönüşen hapishane mi desek yoksa oteli desek kolaylıkla anlaşılır

Bu hükümetin bu tavrının 382. oturumda gördüğümüz gibi Cumartesi Annelerine ve İnsanlarına saldırı-jop ve gazdan başka verebileceği hiç bir şey yoktur.Bunu da benimde katıldığım ve bire bir gazını da tattığım oturumla görmüş bulunduk.Gerçi şaşırdığımızdan değil,ki dost düşmana Cumartesi Anneleri kendi haklarını kimseye bırakmadan sonuna kadar nasıl onurla arayabildiklerinide bir kere daha göstermiş oldular.

Annelerin bu yüce tavrı ile aydınlatılacak tüm faili belli kayıplar,yoksa hükümetler çıkar menfaat yozlaşma ağı ile bu kayıpları nasıl bulmasınlar diye bir çok oyun içerisine girecekler.Bu tavrı nereden mi biliyoruz ortaya çıkan toplu mezarların yerlerini değiştirme girişimleri buna çok basit bir örnektir.

Vicdanı kararmış küçük adam…

Gülünay’ın ailesi hükümetin duyarsız tavrını protesto etmek için sürekli oturumun yapıldığı galatasaray lisesinin karşısında bulunan Bir kafe’nin ikinci katında Hasan Gülünay’ın afişini asarak protesto eylemi gerçekleştirdiler.Aşağıda sözü edilen küçük adam bu kafenin sorumlusudur

Cumartesi annelerinin direnişi ta dünyanın diğer taraflarında yankı bulurken,Sen küçük adam senin sağır yüreğinde hiç yer etmemiş,Bir o gün Cumartesi annelerinin o güzel tavırlarını unutmayacağım.Bir faşizmin o çirkin yüzünü,birde küçük adam senin Cumartesi annelerini ve insanlarına yumruklu ama yetersiz müdahalen sonucu aşağıya bağırırken polislere gelin buraya müdahale edin derken sesine yansıyan o sağır yürekli, küçük adamı unutmayacağım.

Küçük adam derken Zenginliğin yada fakirliğin karşısında tuttuğun nesnellik için söylemiyorum.Senin küçük adam oluşun,Acının karşısında tuttu(ruldu)ğun nesnelliğe düşen konumuna den düşer.Sen hiç mi balkonuna çıkıp o kafe’nin,94’lerden bu yana kar kış demeden,hemen karşında haykıran anneleri görmedin.Hiç mi senin o nasır tutmuş vicdanına değmedi bu haykırışlar.Senin küçük adamlığın buradan gelir,acıya teğet geçen vicdanından gelir.Seni ve senin bu uğursuz ve yüreksiz tavrını asla unutmayacağım.

Bir Cumartesi oturmasının bana gösterdikleri böyleydi,adı güzel kendisi Güzel Anne’nin unutamayacağım tavrı da vardı.O yüreksiz vicdanı körermiş o kafe’nin sahibi küçük adamı da unutmayacağım.

Yorum bırakın